KUYRUKLU YILDIZ ALTINDA BİR İZDİVAÇ - HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR

Hüseyin Rahmi Gürpınar

 Uzun zamandır yazmıyordum, geri dönüşümün böylesi özel bir kitap ile olması beni ayrıca çok mutlu ediyor. Bunun iki sebebi var. Birincisi, Türk Edebiyatı serisi ile dönmek (İş Bankası Kültür Yayınları yine çok harika bir iş yapıyor💓 ) ikincisi ise bu seriyi kız kardeşimle beraber okumak. İki hayalim, geri dönüşümü de eklersem üç hayalim birden gerçekleşiyor.. Umarım dönüşüm kesin olur :)

 Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç'ı ikinci okuyuşum aslında. Fakat okumuşum da nasıl okumuşum. Hafızamı zorlamama rağmen izine rastlayamadım. İlerledikçe ve kitabı bitirdiğimde nasıl bir şey hatırlayamadığıma dair hem şaşırdım hem biraz kendime kızdım. Çünkü baştan sona harika bir Türkçe, çok naif ve eğlenceli bir hikaye okudum.

 Öncelikle Hüseyin Rahmi bunu nasıl yapmış dedirtti kitap bana, çünkü aynı dönemde yazılmış birçok eserde bir tepeden bakma durumu seziyordum. Oysaki Hüseyin Rahmi Gürpınar bunu halkın içinden biri gibi yapıyordu. Ne karakterleri eziyor ne göklere çıkarıyordu. Değişmeye başlayan kültür ve toplumun o iki farklı yanını da doğallıkla karşılıyordu ve ben okurken karakterleri kendi görüşleriyle benimseyerek ve kabullenerek istemsizce yazara eşlik ediyordum. Ne sözde bir aydınlanma vardı ne de çağdaşlaşma ve batılılaşma adına eski kalan inanışlara, düşüncelere bir küçümseme.

 Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç, her 75-76 yılda bir görünen Halley Kuyruklu Yıldızı'nın 1910 yılında yazarın deyimiyle, dünya sakinlerine  bir şey hissettirmeden tam bir nezaketle geçip gitmeden önce yazılmaya başlıyor. Tabi bunu o sıralar henüz kimse bilmiyor. Halley Kuyruklu Yıldızı'nın dünyaya çarpacağı söylentisi hızla halk arasında yayılmaya başlıyor. Bu söylentilerle beraber her türlü kıyamet senaryosu, felaketler silsilesi de birbirini izliyor. Halk korkuyla, telaşla birbirine dünyanın sonunun geldiğini anlatıp duruyor. Bu zamandan pek farklı da sayılmaz.

 Kitap işte tam böyle bir curcuna ortamında başlıyor. Mahalle kadınları birbirine Halley Kuyruklu Yıldızı'nın dünyaya büyük bir şiddetle çarptıktan sonra kuyruğuna takıp ne varsa alıp götüreceğinden, her şeyin yerle yeksan olacağından, evlerinin, yuvalarının başlarına yıkılacağından bahsederlerken tanışıyoruz onlarla.

 Tüm bu karmaşanın ortasında aslında insanların tüm heyecanının ve korkusunun kendi özünden uzaklaşması olduğunu hissediyorum. Çünkü insanın korkusu kainatın düzenini bilmemesinden, nihayetinde kendine yabancı olmasından kaynaklanıyor. Kendini özünü tanımayan evrenin sırrına erebilir mi hiç? Sona doğru hızla giderlerken, ölüm yaklaştıkça tüm insanların birbirlerine yaptıkları hileleri anlatmaları ve yüzleşmeleri ise insan gerçeğini tekrar gözlerimin önüne seriyor. Kitapta en sevdiğim ve beni düşündüren kısım buydu. İnsan aslında her dönem ne kadar aynı.

 Tabi ki Hüseyin Rahmi'nin tek derdi bu değil. Bu konu ekseninde toplumun bazı anlayış ve inanışlarına da ışık tutuyor. Bunların en başında ise evlilik ve aşk geliyor. Bir yandan eski geleneklerden kopmayan kesim diğer yanda ne istediğini bilen evliliğe ve sevgiye dair kendi kararlarına göre hareket eden bir kadın. Feriha. Bu iki kesimin çatışması ve sonunda eski fikirlere göre yeninin kazandığı bir son görüyoruz. O dönemin bildik güçlü ve güzel kadın figürü Kuyruklu Yıldız Altında Bir İzdivaç'ın da ana figürü. Üstelik bu kadın bana hiç yapmacık ve dayatılmış bir kadın figürü gibi gelmedi. Doğal ve ne istediğini bilen, kararlı güçlü bir kadındı Feriha. Alışılmışın aksine evleneceği adamı ilk o görmüş, eşi onu seçmeden önce o kocasını seçmişti.

 Kitap başlarında çok fazla astronomi, fizik, matematik terimleri ve hesapları biraz sıksa da tüm bu karanlığın içinde  İrfan bey'in çabası ve insanları bilgileriyle aydınlatmaya çalışması kitaba beni bağlamaya yetti. İrfan Bey kuyruklu yıldızın dünyaya çarpacağı söylentisi ardından toplantılar yaparak insanlara evren, gökyüzü, astronomi hakkında bilgiler vermeye başlar. 
Bu toplantılarda Feriha, İrfan Bey'i görmüş ve seçmiştir işte. Feriha İrfan bey'e mektup yazarak ilk adımı atmıştır.

 İrfan Bey ve Feriha'nın mektuplaşmasıyla yeni genç neslin değişen dünyada aşkı ve aslında ruhunu anlayabilecek birini arayışlarını da okuruz. Yer yer birbirlerine ters düşseler de sonunda aşka ve kendilerini bu dünyada gerçekten anlayabilecek birine kavuşacaklardır.

 Ben eski mahalle kültürünün olduğu bir yerde doğup büyüdüm, bir çoğumuz gibi. Bu kitapta geçen karakterlerin hepsini mahallemde gördüm, tanıdım, komşuluk ve arkadaşlık ettim. Mahallemi, sokağımı kitap sayfalarına taşıyan Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın bu serinin ilk kitabı olmasına şaşmamak gerek.

 Son sözümü söylemem gerek,  eski kelimeler ile eski İstanbul'un tadına doyamadım.


2 yorum

  1. Harika bir yorum, böylesi güzel bir kitabı böylesine güzel aktarabilmek... İyi ki döndün daha fazla kitap yorumlamanı dört gözle bekliyorum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah devamı gelecek, çok özlemişim

      Sil